Spolin Dogaclaması – New York'ta ilk deneyimler

Improvisation
Improvisation Class – Studio C

Spolin Doğaçlaması ile 2007’de tanıştım. New York’taki oyunculuk okuluna başladığımda korkulu rüyam doğaçlama derslerinde ‘Ne diyeceğim?’ di. Yazılı teksti ezberleyip oynamak bir nebze mümkün görünüyordu, ama doğaçlamak?! Hele hiç güvenmediğim ingilizcemle karşıdaki oyuncunun ne dediğini anlamazsam ne olacaktı?! Tüm bu korkularla ilk dersler başladı. Fakat dersler başlar başlamaz korkularım nereye gittiler bilmiyorum ama kendimi inanılmaz eğlenirken, karnım patlayana kadar gülerken, ve bazen de tüylerimi ürpertecek deneyimler yaşarken buldum. Daha sonraları anladığım; önemli olan neyi ne kadar bildiğin değil, bildiğin ve bilmediklerinle rahat olmandı.
İlk başta yaptığımız şeylerin Spolin Doğaçlaması olduğunu bilmiyordum, tıpkı okulun kurucularından biri olan Paul Sills in kim olduğunu bilmediğim gibi. Yaptığımız egzersizler çok keyifliydi, ve derslerin sonunda kendimi hafiflemiş ve ‘herşeyi yapabilirim’ gibi hissettiğimi hatırlıyorum.
Paul Sills-George Morrison-Mike Nichols
Paul Sills-George Morrison-Mike Nichols

Derken bir çarşamba günü okula misafir bir yönetmen geldi. (Her çarşamba Mike Nichols‘ın masterclass’ı olurdu, o gelemiyorsa bir misafir hoca/yönetmen konuk olurdu) 2. sınıftaki Nick ve Sydney misafir yönetmen icin bir sahne hazırlamışlar ve sahnede bir de garson karakteri varmış ama arkadaşları o gün okula gelmemiş, yemek arasında ‘Sen yapar mısın?’ diye sordular, ben de tamam dedim, herhalde bir tepsiyle birşeyler getirip götürecegim diye düşünerek… Sonra  teksti vererek beni dehşete düşürdüler, çünkü bir buçuk sayfalık bir bölümdü oynayacagım, sahnelerinin de sonu. Yani birçok gerçeğin ortaya çıktığı önemli bir bölüm. Sydney ve Nick benle o bölümü birkaç kez okudular, sonra kendi başlarına prova yapmak üzere uzaklaştılar. Ben dehşet içinde 20 dakika sonra başlayacak olan sahneye hazırlanmak için replikleri tekrar etmeye başladım. Ardından yönetmen geldi, sahnelerine başladılar, ben de kuliste girişimi beklemeye…
O 5-10 dakika içinde kuliste kendi kendime birşeyler yaptım. Neredeyim? Orayı görebilir miyim? Kokuları alabilir miyim? Sesleri duyabilir miyim? Bunların bana, bedenime etki etmesine izin verebilir miyim? Bir de sakız çiğniyordum, bana kısa sürede kendi normal halimden farklı olabilmek için fiziksel bir uğraş vermişti agzımdaki koca sakız (Daha önce hiç bir barda garsonluk yapmamıştım). Sıram geldi, sahneye çıktım, oynadık, sahne bitti, girişime güldüklerini hatırlıyorum, kazasız sonuçlandı sahne. Ders bittiğinde yönetmen gelip beni çok komik bulduğunu söyledi, arkadaşlarım ‘sahneyi çaldığımı’ (Burada bir oyuncu sahne içinde öne çıkınca öyle deniyor). Kısacası tahmin ettiğimden çok daha pozitif bir deneyim oldu bu apar topar çalışıp kendimi sahneye attığım minik rol.
Uh Oh! @NAW
Uh Oh! @NAW

Bu söylenenlerden sonra hemen ‘Ne yaptım da böyle bir sonuç aldım? Bunu hiç unutmamam lazım’ dedim kendi kendime. Ve kuliste yaptıklarımı hatırladım. Hepsi doğaçlama dersinin ilk haftalarında yaptığımız egzersizlerin bir uyarlamasıydı. Bu, benim için büyük bir aydınlanma oldu, ve bu aydınlanma ile beraber daha da özgür ve korkusuz doğaçlama deneyimleri yaşamaya başladım. Belki de SPOLIN-IST in temelleri o eski püskü dekor parçalarının, derme çatma bir tiyatro kütüphanesinin, bolca kablonun oldugu açık mavi kapılı kuliste atıldı…
Asagıdaki klipte, Cuma Gecesi Doğaçlama Gösterisinin başlangıcında o akşamın ekibi ile bir hikaye doğaçlıyoruz:

www.spolinist.wordpress.com
www.spolinist.com

Eylül’de sanatçılar için açacagımız atölyeler dısında kurumsal eğitimlerimizle de doğaçlamanın etki alanını genişletmeye hazırlanıyoruz. Oyuna katılın, deneyime atılın, kendinizi sasırtacaksınız…

Summer in the city!

After an ‘eventful’ time in istanbul, Emir and I came back to our little palace on the Upper West Side. New Yorkers know exactly what I’m talking about when I say ‘palace’… Anyway, I was so scared of NYC welcoming us with an unbearably hot weather, but my fear didn’t become my reality. It’s been a humid but not unbearable late July, and I’m hoping the same from August, come on New York!
My main task for the summer is editing my video files that I have from my projects, plays that I was in, and the workshops I’ve been leading since 2009. Since last week I’m going through my videos, watching my performances both as a performer and a teacher. I remember Stanley Tucci telling us in a scene study class to get used to watching ourselves, and how he has filmed himself trying out things before accepting the part in Devil Wears Prada, and that’s also when he figured that this character wears glasses. So, I’m glad to find out that this boring task of ‘editing the videos’, that I’ve been avoiding for months, is actually helpful for my process as an artist.
I already put some new clips from my improvisation shows on my Youtube channel!

photoThe other thing that I’m concentrated on this month is working out! I know, New Yorkers are saying ‘so what?’ because that’s what they do on a daily basis. But this lovely Turkish girl never could make working out a daily habit – YET! We, Turkish people don’t understand why people would be moving during their spare time! But I get it! And apart from the Tai Chi classes in Bryant Park, I’m using the opportunity of having an ex-professional basketball player in the house:) Emir and I are training in Central Park. He made me purchase a WNBA basketball, a smaller and way cooler basketball, as seen in the picture! Today I was finally able to perform a proper left hand lay up. And, let me give you a hint right away, that’s what blogs do right, so here we go;  if you’re close to the rim, you should aim to hit the backboard, you’ll see that the ball will easily go in, it works like magic!

photo(1)
Ege & Emir