"PRİVATOPİA" Yunan yazarın oyunu New York'taydı

Kasım ayında New York LaGuardia Performing Arts Center’da rol aldığım oyun Privatopia hakkında Milliyet Gazetesi’nde çıkan yazımın tamamını paylaşıyorum.

Yunan yazarın mülteci krizi hakkındaki oyunu bir kısmı Türk, Yunan; dünyanın dört yanından bir kadroyla New York’taydı.

Filmler en azından bir konuda yalan söylemiyor; New York’ta Kasım bir başka. Gri, sarı, kırmızı binalara karışan sarı ve kahverengi ağaçlar, kaldırımda yürürken “Yoksa bir film setinde miyim?” hissi yaratan bir huşu içinde yaprakların üzerinize dökülmesi, tatlı bir rüzgar, yakmayan bir güneş, ve tam da böyle bir sonbahar gününde LaGuardia Performans Sanatları Merkezi’nin büyük sahnesinde Privatopia provaları başladı.

10 kişilik oyuncu kadrosu iki gruba ayrılıyordu. Çünkü oyun birbirinin içine geçmiş iki apayrı dünyanın ekseninde geçiyor. Biz ve Onlar. Benim rol aldığım grup, “içerdekiler” korumalı bir sitede yaşayan ayrıcalıklı sakinler, siteye girmiş yabancı bir kedinin alarmı üzerine olağanüstü bir toplantı düzenliyorlar. Dışardakiler ise, evsizler, işçi ve mülteciler. Oyun, Yunan yazar Maria Efstathiadi’nin ötekileştirilenlerin yaşam öyküleriyle örülü gerçekçiliği absürdizmle birleştiren bir kara komedisi. 

Türk yönetmen Handan Özbilgin’in yaratıcı rejisi, İtalyan, Amerikalı, Arnavut, Japon kısaca dünyanın dört bir yanından çok “New Yorker” bir teknik kadro ile yine dünyanın dört yanından oyuncuları bir araya getiren prodüksiyon metnin etkisini perçinledi. New York’u özel kılan ve beni 10 yıla yakındır sanatçı olarak en çok besleyen de bu çok kültürlülük.

Seyircinin çok etkilenerek, bazen kahkahalar bazen de dikkatli bir sessizlikte izlediği Privatopia’nın açılışına Paris’ten gelen yazar Efstathiadi, oyununun dünya prömiyerinin New York’ta olmasından çok mutluydu. Reji ve oyunculuğun metnini kendisinin bile hayal etmediği bir seviyeye taşıdığını belirten yazar oyununu bu kadroyla Yunanistan’a götürmeyi arzu ettiğini belirtti.

Bir Türk oyuncu olarak benim için bu oyunun öne çıkan iki büyük etkisi var. Şüphesiz ilki, Türkiye, Yunanistan ve diğer bir çok Avrupa ülkesinde güncel bir konu olan mülteci krizi konusunda, henüz bu konuda çok fikri olmayan Amerikan seyircisi için bir farkındalık yaratmak. Başkan Obama önümüzdeki birkaç yıl içinde 100.000’e yakın mülteci kabul edeceklerini belirtti. Kendini gelişmiş kabul eden her ülkenin sorumluluk alması gereken bu insan hakları meselesi, her ne kadar sıklıkla New York Times’ın anasayfasında yer alsa da, New York’luların uzaklardan aldığı haberlerden biri. Malum öngörüsüz insanoğlu bir şey gözlerinin önünde olmadan gerçek bir farkındalığa sahip olamıyor, gazete manşetlerinin de hayatın içine işleyen bir etkisi olamıyor. LaGuardia Performans Sanatları Merkezi geçtiğimiz yıl boyunca 11 Eylül sonrası Amerika’da Müslüman Kimliği projesinin ardından, bu sezon yaşanan mülteci krizi hakkında performans projeleri, panel ve bağış etkinlikleri düzenleyerek konu hakkında farkındalık yaratıyor. Farklı etnik gruplardan genç bir seyirci kitlesine hitap eden kurum sanatın varoluş sebeplerinden belki de en mühimini New York’lulara hatırlatırcasına kültürler arasında diyalog kuruyorlar.

Diğer kayda değer deneyimim ise Yunan oyuncularla aynı sahneyi paylaşıyor olmaktı. Partnerlerimden Ioanna Katsarou ve Fotis Batzas ile sıklıkla kültürlerimizin ne kadar benzediğinden bahsediyoruz. Katsarou “Türk sanatçılarla çalışmak büyük bir keyif çünkü sanat, estetik, espri anlayışımız o kadar aynı ki! Türkler ve Yunanlar yüzyıllarca yan yana yaşadı ve birbirini etkiledi, bunun aksini söylemek aptallıktır” diyor ve ekliyor “Türk bir yönetmenin çağdaş bir Yunan yazarın oyununu seçmesi benim için çok mutluluk verici”. Babası uzun yıllar Türkiye’de yaşayan Fotis Batzas ise “Babam Istanbul’daki Yunan, Yunanistan’daki Türk olarak hep ötekileştirilen kişi oldu. Böyle bir oyunda rol almak benim için çok anlamlı” diyor.

Yönetmen Özbilgin “Maria’nın oyununu okur okumaz çok heyecanlandım. Mülteci krizine ilk tepkiyi veren ülkelerden Türkiye ve Yunanistan’lı iki sanatçı olarak bu güncel konu hakkında bir eseri New York seyircisiyle buluşturmak benim için adeta bir görevdi.”

Korunaklı sitede yaşayan Privatopia sakinleri bize fakirle zenginin arasındaki uçurumun artarak, korkuların tetiklenmesiyle kaynayan bir kazana dönüşen toplumu anlatıyor. Oyunun sonunda ise siteye giren bu vahşi kedinin bir Hello Kitty balonu olduğunu görüyoruz. Bizi korkutan birçok şey şişirilmiş birer balon olmasın?


Fotograflar: Joey Liu